Önce kendimi Sicilya'nın arka sokaklarında bir mahallede hissettim, o sırada bir Ege kasabasını (Ayvalık) izliyor olmamıza rağmen.. Yaklaşık 30 dakika sonra bu kez Asi Gençlik filminin bir sahnesindeydik. James Dean o kendine has havasıyla montunu sırtına vurmuş, ağzını hafif yamultmuş, farklı yürüyüşüyle İstanbul'un ara sokaklarından birini arşınlıyordu. Bir süre sonra Ağır Roman'ın Kolera Sokağı'ndaydık, itilmişlerin, ezilmişlerin, ötekilerin dünyasında.. Bir ara Çağan Irmak filmlerinin duygulu dünyasına göç ettik...
Açık söyleyeyim uzun süredir hiçbir televizyon dizisi beni ne İtalyan işi suç dünyasına, ne aile-toplum ilişkilerini sorgulayan Asi Gençlik filmine, ne Ege kasabalarına, ne de Kolera Sokağı'na sürüklemişti. Türk dizilerinin uzun uzun diyaloglarına, ağır bakışmalarına, takla atıp duran senaryolarına, bir türlü bitmek bilmeyen sorunlarına alışmıştık. Öyle geçinip gidiyorduk. ''Şeref Meselesi'' dizisinin galasına çağrıldığımda ise, yine benzer duygular ve düşüncelerle Kanyon'daki etkinliğin yolunu tuttum. Kafamda dizi klişeleri ''kuyrukları birbirine değmeyen kırk tilki gibi'' dolanıp dururken dizi beni şaşırttı.
-Kamera teknikleriyle gökyüzüne resim çizme..
''Şeref Meselesi'' dizisi ''L'Onore e il Rispetto-Onur ve Saygı'' adlı İtalyan dizisinden uyarlanarak ekrana getiriliyor. Konusu 1956 yılında Sicilya'dan başlayıp büyük şehire uzanan bir İtalyan ailesinin öyküsünü konu alan dizi, gösterildiği dönemde reyting rekoru kırmış. Büyük ihtirasları olan Ersilia Fortebracci adlı bir kadının oğulları Tonio ve Santi üzerine hayaller kurarak zenginliğe kavuşma hayallerinin onları suç dünyasının ortasında bırakmasını konu alan dizi, 3 sezon ekrana gelmiş.
Ayvalık'taki yaşamlarını bırakıp aileleri ile yola çıkan Yiğit (Kerem Bürsin) ve Emir (Şükrü Özyıldız) kardeşler de aynı öyküyü İstanbul'da yaşıyor ve de günümüzde.. Dizinin Salvatore Riccardi ve Yıldıray Gürgen'in imzasını taşıyan müzikleri eşliğinde ''gökyüzüne resim çizen'' fragmanı, görüntü yönetmeni Orkun Çatak'ın dizi boyunca bu ''mavi tuvali'' sık sık kullanacağının ilk işaret fişeklerini gönderiyor. İki kardeşin Ayvalık'taki düğünde harmandalı oynadığı sahne, İstanbul'a doğru yola çıkarken neredeyse üç boyutlu hissi yaşatan bir kamera tekniğiyle seyirciyi yola düşürüp göğe yükseltmesi, küçük mahallenin çatılarını göstererek büyük şehirdeki kaybolmuşluğu sergilemesi, dizinin artı puan hanesinde şimdiden...
-''Asi Gençlik'' ile ''Ağır Roman'' arasında
Dizinin İstanbul'un Balat semtinde kurulan seti seyirciyi büyük İstanbul'daki kaybolanların küçük dünyasına en sahici biçimde götürüyor. Sokaktan sakız çiğneyerek geçen kadınlar, birbirini kovalayan kediler, top oynayan üstü başı kirli çocuklar, hurda motosikletlerini her gün tamir edip yeniden bozan, zenginlik hayalleri kuran gençler, pazardan 5 liraya aldıkları elbiselerle birbirine caka satan güzel kızlar..
Arnavut kaldırımı sokaklarda mahallenin güzeli geçerken ancak televizyonda görebilecekleri türden bir kızın arkasından iç geçiren gençler, kızlarını bir zenginle evlendirip ''bu hayattan kurtulmayı düşünen'' anneleri, ilk kez eline kitap alan bir kız, üvey babasına rakı parası yetiştirmek için çalışan bir başka kız, bir ayağı sakat, başını evden bile çıkaramayan bir başkası.. Her biri bir roman olabilecek bunca hikayeyi tek bir dizide toplayan Şeref Meselesi, pavyonda aşk hayalleri kuran bir Rus konsomatrisi de bizimle yüzleştiriyor, hani şu Nataşa deyip geçtiklerimizi..
Kerem Bürsin'in canlandırdığı Yiğit karakteri ise ekranların ''kült dizi karakteri'' olmaya aday.. Bakışı, gülüşü, kızları çapkınca süzüşü, yürüyüşü, ille de boynuna sardığı, zaman zaman parmaklarının arasında salladığı ince zinciri.. Bu zinciri yakın zamanda bir trend olarak gençlerde göreceğimize şimdiden 1'e 5 bahis...
Erkek kardeşinin tamamen zıddı olan Emir'i ise tiyatro çalışmalarıyla da tanıdığımız genç aktör Şükrü Özyıldız canlandırıyor. Özyıldız'ın yalın oyunculuğu, canlandırdığı karakterin hakkını veriyor. Dizide küçük mahallenin evlilik hayalleri kuran işveli kızı Derya rolündeki Şükran Ovalı ise buram buram gerçeklik kokuyor, eteğini savuruşundan göz süzüşüne kadar ''ne güzel komşumuzdun sen Fahriye Abla'' dedirtiyor izleyene.. Yasemin Allen ise bu dörtlü arasında en az öne çıkanı, ilk bölüm itibarıyla tarih yazmıyor.. Ama balkonda etekleri hafif sıyrılmış, oje süren görüntüsünün o sahneye ''en bi yakışmış'' hali dışında..
Senaryo uyarlamasını yapan Seray Şahiner'in diziye en büyük katkısı ise bir kenara not edilesi replikler yaratması..
-Abi biz Robin Hood gibiyiz
-Robin Hood zenginden alıp fakire veriyor, biz kime veriyoruz?
-Biz de zenginden alıp kendimize veriyoruz. Biz fakiriz ya abi..
-Son söz..
İlk bölümü şöyle reklamsız, gizli reklamsız, öz reklamsız, kamu spotsuz, özetsiz ve sinema salonunda izlemenin verdiği keyfin de Şeref Meselesi'ne şimdilik sınıfı geçirmeme katkıda bulunduğunu yadsıyamayacağım.
Gala gecesinden birkaç not da düşmek gerekirse..
-Genç kızların Kerem Bürsin hayranlığı zirvenin de ötesinde, bir dönemin Tarkan hayranlığını anımsattı bana..
-Kızlar Kerem Bürsin'in peşindeyken Şükrü Özyıldız da bize kaldı. Son derece mütevazı, duruşu sağlam, genç bir oyuncu. İleride ondan daha çok bahsedeceğimizi hissettiriyor bana.. Bir dönem Engin Akyürek de aynı şekilde zirveye yavaş bir yürüyüş yapmıştı, bir de bunu hatırladım.
-Yasemin Allen çok güzel bir oyuncu, dünya süper modelleriyle boy ölçüşebilir. Ama Şükran Ovalı tam bizden, siyah gözlerine şiir yazdırası cinsten. Tuba Büyüküstün, Bergüzar Korel gibi ''hoşbulduk Ortadoğu'' der yakında..
-Gecede Kanal D ailesinden ''Evim Şahane'' Selim Bey'i görünce evimizin bir türlü düzelmeyen su tesisatından bahsetmemek için kendimi zor tuttum.
-Bize verilen notlarda uzun uzun bahsedilen kafes dövüşü teknikleri, boks antrenmanları, koşular, verilen 7 kilolar filan Kerem Bürsin'e yaramış. Moda deyimle ''baklavalar'' yerli yerinde ama dizideki baklava yeme sahnesinde bu nedenle sinsice gülümsedim.
-Özyıldız'ın da avukat rolüne çok iyi hazırlandığı söyleniyor. Bir hukukçu kızı ve ailesinde 5 avukat olan bendeniz iyi izleyeceğim, yanlışını görürsem ileride not kırarım...
İlk bölüm itibarıyla son dönem dizilerindeki gibi uzun bakışmalı, uzun konuşmalı, sıkıntı verici tekrarları olmayan, görüntü yönetmeni çalışkan, yönetmeni (Altan Dönmez) yaratıcı, bizden, sahici bir yapım Şeref Meselesi.. Umarım bu çizgide gider ve ''uğursuz Pazar'' diye anılan Pazar gününde ''reyting şehidi'' olmadan yoluna devam eder..
Bir sinema filmi olsaydı, finaliyle beraber ''çok iyi bir film izledim'' derdim.. O şekilde ilginç bir bütünlüğe de sahip ilk bölüm.. Ama dizi olduğu için şimdilik iyi, önümüzdeki maçlara bakalım derim..
Bu içerik http://seyircikedi.com/ tarafından hazırlanmıştır.
Bir boomads advertorial içeriğidir.
İlk bölüm çok iyi başladı kendimi sinema izler gibi hissettim.Umarım böyle devam eder.
YanıtlaSilUmarım ilk bölüm tadında devam eder canım :)
Sil